Yunanistan ve Türkiye’de, Savaşlara ve Devletler Arası Çekişmeye Karşı Sınıf Dayanışması ve Uluslararası Dayanışma Halkların Gücüdür!
Ekonomik ve politik iktidarlar her yeri, canlı-cansız tüm varlıkları, bütün toplulukları kontrol etmeyi ve sömürmeyi amaçlayan savaşlarla, askeri operasyonlarla, rejimleri devirip yenilerini dayatma yoluyla kapitalizmin çeperindeki halklara karşı küresel çapta eşi görülmemiş bir saldırı içerisindeler. Milyonlarca insanı yoksulluğa, yoksullaşmaya, hastalıklara ve yerinden edilmeye mahkum eden bu süreç; zenginliğin küresel ekonomik seçkinlerin ellerinde birikmesinin ve dünyadaki jeopolitik güç dengesinin devletler arası rekabet bağlamında küresel, bölgesel ve yerel güçler arasında yeniden dağıtılmasının ön koşuludur.
Son süreçte, Yunanistan-Türkiye arasındaki devletler arası rekabet ve savaş hazırlıklarında bu bağlamda ivmelenen bir artış var. Hedefleri, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki enerji varlıklarının işletilmesi ve enerji ticareti yollarının kontrolü için Münhasır Ekonomik Bölge’nin kurulması.
Gerçekte olan şey ise Yunanistanlı ve Türkiyeli patronların büyük çok uluslu maden şirketlerinin çıkarlarına hizmet eden, daha geniş kesimin kontrolünü ve sömürüsünü bölüşmek için var olan, zaman içinde farklı ivmelenme seviyelerinde süregelen çatışmanın tehlikeli bir şekilde yeniden doğmasıdır. ABD, Fransa ve NATO gibi küresel kapitalist güçlerin Güney Doğu Akdeniz’in jeopolitik açıdan son derece stratejik bölgesinde daha geniş askeri güç bulundurma çabası aracılığıyla bu çatışmada görünür olmalarının nedeni aslında bu durumda ve küresel enerji piyasalarında şimdikinden de kârlı bir güç dengesi elde etmektir.
Yunanistan için, Ege Denizi’ndeki savaş kaynaklarının geliştirilmesi yoluyla bu çekişmeye aktif katılım, AB ve NATO’ya olan bağlılığının ve daha geniş bir bölgede onlar adına polislik yapacağının yeniden teyit edilmesidir. Mısır, Kıbrıs ve İsrail ile siyasi, askeri ve enerji düzeyindeki işbirliği de bu yöndedir.
Türkiye için, Rojava’ya yönelik askeri işgal ve kontrol politikalarından Türkiye ile Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti anlaşmasının yerine getirilmesine ve Akdeniz’deki savaş filosunun konuşlanmasına varıncaya kadar daha geniş bölgedeki çekişmelere açık katılım göstermesi, küresel kapitalist devletler arasındaki çekişmelerde güçlü bir bölgesel oyuncu olma yönündeki genel stratejisine hizmet bağlamında büyük önem taşıyan taktik hamlelerdir.
Her iki devletin Doğu Akdeniz’deki çekişmeyi yükseltmesi, çekiştikleri bir başka konu olan Kıbrıs’ı da etkileyebilme ihtimali yaratıyor. F-16’lar ve muhrip gemileri Kıbrıs çevresinde dolaşıyor ve bu çekişmeler Kıbrıs’taki halkların, devletlerin yarattığı saldırganlığa maruz kalması anlamına geliyor.
Hem Yunanistan hem de Türkiye, artan rekabet bağlamında milliyetçiliği, hoşgörüsüzlüğü ve nefret söylemini yükseltiyor. Amaçları topluma korku salmak, devlet ve patronlar tarafından yağmalanan ve acımasızca sömürülen toplumun geniş kısmının, kendilerini yöneten siyasi ve ekonomik seçkinlerle ortak çıkarlarının olduğuna ikna edilmesidir.
Ege denizinin iki yakasındaki anarşistler olarak biz savaş toplumlarının, yoksulluğun ve yoksullaştırmaların, milliyetçiliğin yükselişinin ve toplumun faşistleşmesinin insanlık için yıkıcı olacağının farkındayız. Halklar arasındaki sınıfsal ve uluslararası dayanışmanın, sömürülen sınıfların örgütlü mücadelesinin, devletlerin ve kapitalizmin dünyasının alaşağı edilmesinin; sömürü, savaşlar ve yozlaştırıcı rekabet olmaksızın özgürlük, eşitlik, barış ve adalet toplumunun yaratılması için gerekli olan koşulları yaratacağına inancımız tam.
Toplumsal Devrim, Anarşizm ve Özgürlükçü Komünizm mücadelesini yeniden canlandıralım!
Devrimci Anarşist Faaliyet
Επαναστατική Αναρχική Δράση (DAF) / Τουρκία
Anarşist Politik Örgütlenme/ Yunanistan
Αναρχική Πολιτική Οργάνωση – Ομοσπονδία Συλλογικοτήτων (ΑΠΟ) / Ελλάδα